Ankara
Çevresinde "Baba Kaptan" kendisine anılan 86 yaşındaki Anadoloğlu, 40 sene süresince okyanusları, kıtaları aşan bitkin bedenini, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ilişkin Ankara Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'ndeki odasında akordiyon çalarak ve koşma yazarak dinlendiriyor.
Üç kuşaktır denizci bulunan birlikte aileden mevrut Anadoloğlu, büyükbabası ve babasının peşi sıra Deniz Harp Okulundan yetkilendirilmiş kendisine bayrağı devraldı.
Denizde güzeşte hayatını ve huzurevindeki rahat günlerini AA muhabirine özetleyen Baba Kaptan, Giresunlu birlikte Çerkez ailenin evladı bulunduğunu söyledi.
"Deniz beni tanımlayan yegâne şey." diyen Anadoloğlu, dünyaya gözlerini açmış bulunduğu andan 6 sene öncesine denli değme devir denizle iç içe olduğunu, yeğenlerine denli ailesinde her insanoğlunun denizcilik yaptığını tabir etti.
Aynı sürede konservatuardan da yetkilendirilmiş bulunan Baba Kaptan, "Beşiktaş Konservatuarı'nı bitirdim, müziği daima aşırı sevdim." diyerek konuştu.
Gençlik yıllarından beri sanatın zarfında birlikte hayatı bulunduğunu özetleyen Anadoloğlu, mızıkasıyla ıvır zıvır birlikte konser sundu.
"Kara subayı olunca istifa ettim"
Deniz Harp Okulunu bitirdikten sonraları sefere çıkmaya başladığını aktaran eski kaptan, "Ben okuldan tempo subayı kendisine yetkilendirilmiş oldum fakat birlikte müddet sonraları beni karaya atama ettiler. Seyir subayı kendisine denizleri aştım, dünyayı dolaştım. Karaya atama edilince denizden ırak kalamayacağım düşüncesince istifa ettim." dedi.
Ordudan ayrıldıktan sonraları efe kendisine çalışmaya bitmeme ettiğini ve tahminî 40 sene fariza yaptığını dile getiren Anadoloğlu, şunları kaydetti:
"Gittiğim denizler, sert attığım limanlar saymakla bitmez. Bir yegâne Kanada'yı görmedim. Türk denizciliği ve denizcileri, dünyada birlikte numaradır. Türk kaptanları, bunu birlikte dizge kendisine görmez, yüreklerini koyar."
"Artık torunlarımın kaptanı olacaktım"
Her seferin ayrı birlikte evren ve toy serüven bulunduğunu tamlayan Baba Kaptan, yaşamın toy bölgeler görmek, ayırt etmek ve bilgelik edinmekte gizli bulunduğunu vurguladı.
Deniz havasının uzun hayata devam etmenin da sırrı olduğuna ayraç fail Anadoloğlu, "Bu hoşnutluk denli gelmemi sağlayan, göz boncuğu doktorun yazmadığı reçetede saklıdır. O da bahir havasıdır. Deniz havası, insanoğlunun ruhunu dinlendirir." ifadelerini kullandı.
Ömrü yettiğince denizlerde edinmek istediğini, mesleğini fakat onun hesabına geçebilecek apayrı birlikte dostça bırakabildiğini kaydeden Anadoloğlu, "Hint Okyanusu'nda taşımalık gemisinde görevliydim. Necati adlı 2. süvari, 'Kaptanım, kaptanım, müjdemi isterim, ağababa oldun.' dedi. Hemen, 'Gel benimle' dedim ve aşağıya meknuz yazı odasına indik. İstanbul'u arattım ve 'Ben, bundan sonraları ayrılıyorum, ağababa oldum.' dedim. Artık, torunlarımın kaptanı olacaktım." diyerek konuştu.
Anadoloğlu, torunları Ankara'da bulunduğu düşüncesince özlem çekmeye dayanamadığını ve Kuşadası'ndan başkente taşındığını dile getirerek, duygularını "Ben senelerce Allah'a yalvardım, bana torun vermesi için. Yüce Allah'ım da bildirme etti. Şimdi dört torunum var." laflarıyla aktardı.
Şiirlerinin yapıt durumuna getirilmesini istiyor
Torun sevgisiyle geldiği Ankara'da, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'ne yerleştiğini, tahminî 6 senedir burada bulunduğunu tamlayan Anadoloğlu, yaşamış bulunduğu yerde kendisini rahat ve bahtiyar hissettiğini, bereketli çokça koşma yazdığını söyledi.
Baba Kaptan, akıbet yazdığı şiirinden "Dağların zirvesinden eteklerine nazil rüzgarlar/Toz bulutları hesabına senin gözyaşlarını getirdiler/Kurumasın diyerek uyanıklık göstermişler/ Belli ki durumunu bana beyan etmek istediler/ Kabahat esir değil sendeydi, affetmiyorum beni acılara gömüm gitmeni..." dizelerini okudu.
Bugüne denli 341 koşma yazan Anadoloğlu, en iri hayalinin bunların yapıt durumuna getirilmesi bulunduğunu dile getirdi.
